23 Mart 2022 Çarşamba

 

Antik ‘’Dünyalı’’ Bir Beatnik: Hipparkhia































‘’Benim yurdumun tek bir kulesi, tek bir damı yok. Dünyanın her yerinde kentler ve evler beni içinde barındırmaya hazır.’’

2 bin küsur yıl kadar önce yaşayıp, yaşadığı çağın sınırlarını aşan bir kadın, zamanın toplumsal değerlerini, politik düsturunu altüst etmeye girişmiş bir filozof Hipparkhia.  Kadınların ev hapsinde tutulduğu bir dönemde o, agorada seks yapmaktan çekinmiyordu. Kadına dayatılan gelenekçi sosyal rolü elinin tersiyle itip, felsefe tartışmalarına katıldı. Özgür aşk, aidiyetsizlik, cinsellik, evlilik, kadına yönelik şiddet ve ölüm hakkında çalışmalar yaptı, tragedyalar kaleme aldı.

Her şey, Hipparkhia’nın erkek kardeşi Metrocles’in bir felsefi söylev sırasında kusmasıyla başladı. Metrocles kendini aylarca eve kapattı, yemeden içmeden kesildi, kimseyle konuşmaz oldu. Bu olaya çok üzülen aile fertleri hemen Thebesli Krates’e haber gönderdiler. Bu işi çözse çözse, hayatın özünü sokak köpekleriyle birlikte sokaklarda arayan Krates çözebilirdi. Krates eve vardığında tüm aile etrafında toplandı. Sidik kokulu, yamalı togasıyla, çirkin ihtişamı ve kendinden emin adımlarıyla Metrocles’in yanına ilişti Krates. Etrafta derin bir sessizlik hakimdi. Bir müddet bekledikten sonra, sessizliği yaran bir gürültü koptu. Hastalıklı bir toplumda itibarsızlaşmaktan korkanlara adeta kıçıyla güldüğünü bildiren Krates’in bu müdahelesi; Metrocles’in hayata dönüşünün, Hipparkhia’nın aşk ve felsefeyle tanışmasının hikayesidir.











Hipparkhia, Krates’e duygularından bahsettiğinde, Krates üzerindekileri çıkarıp çırılçıplak karşısında durdu ve ‘’işte tüm varlığım bu, kararını ona göre ver’’ dedi. Hipparkhia bir an bile tereddüt etmedi, o da üzerindekilerden kurtuldu, uzun yıllar sürecek tensel ve tinsel birlikteliğin hikayesi böyle başlamıştı işte.

Bir rivayete göre, dokuma tezgahlarında, gerçekleştirmeye cesaret edemedikleri hayallerini dokuyan kadınların arasında dolanan filozof Theodorus, bir tezgahın boş olduğunu görür ve kim olduğunu bilmediği bu kişiye sitemde bulunur. Buna karşılık beklenmedik bir cevap gelir: ‘’ O benim Theodorus ve sanıyorum ki dokuma tezgahı başında geçireceğim zamanı, daha yararlı bir tinsel eğitim calışmasına harcadığım için, cezalandırılmayı hakettiğimi düşünmüyorsundur’’. Bu sözlerin sahibi Hipparkhia’dır.

Kinik felsefenin sefaletine sarılan Hipparkhia ve Krates, hayatları boyunca zenginliği ve lüksü reddettiler. İnsanlığa ayak bağı olan mülkiyete ve otoritenin sınırlayıcı, zorba tavrına karşı, sınırsız ve özgür bir dünya idealine kapılarak, gezgin bir bedende erdemi aradılar. Bir kelebek türüne Hipparkhia’nın adının verilmesinin sebebi de bu sanırım.

Yazının başına dönecek olursak; 2 bin küsür yıl, dile kolay, 2 bin küsür yıl öncesinden günümüz dünyasına, bu bilgeliği kucaklayabilecek insanı hala Diogenesvari aramaktayız.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder